7 Eylül 2021 Salı


 Bir meş’um Kovid testi…

        Hafta sonu çok yakın bir aile dostumuzla hanımları da alıp Şile çevresine dolaşmaya çıktık. Şile yakınlarında 2 adet şelale var. Yani şelale demek ne kadar doğru bilemiyeceğim. Çağlayan demek belki daha doğru. Bunlardan büyük olanı Hacıllı da diğeri ise Demircili köyünde. Biz uzak olanı tercih edip Hacıllı Çağlayanı’na gittik. Amma velakin, orman yangınları sebebiyle, bu çağlayanlar da orman arazisinde olduğundan, başlarına birer jandarma dikmişler, içeriye kimseyi sokmuyorlar. Velhasıl giremedik. Benim hanım bir sürü güzel fotoğraf çekmeyi umuyordu o da olmadı.

        Dönüşte yolumuzun üzerinde Yeniköy’e uğradık. Yeniköy Ağva’ya doğru Şile merkeze 6-7 kilometre uzakta bir Boşnak köyü. Aslı esası ikibuçuk asır önce rumların yerleştiği bir köy. İkiyüzelli sene burada rahat rahat yaşayan rumlar, İstiklal Savaşı esnasında Türklere karşı çeteciliğe başlayınca civar köylerin direnişiyle karşılaşmış ve savaş bitince de utançlarıyla başbaşa köyü boşaltmışlar. Tabii dir ki biraz yardım da almışlar.(!) Daha sonra, o zamanın Yugoslav göçmeni Boşnak Abdurrahman Akova buraya iki hane olarak 1924 de yerleşmiş. Abdurrahman Çavuş’un Mustafa Kemal tarafından rumların çok olduğu Şile ye yerleştirildiği ifade ediliyor kaynaklarda.(*)  Vadiler, ormanlar, tarihi kalıntılar çok güzel bir köydür Yeniköy. Hayvancılık ve ormancılıkla meşgul olurlar. Köyü de beğenince Abdurrahman Çavuş zamanla 5 hane olur ve daha sonra Bosna dan, Yugoslavya’dan akrabalarını da getirir.  Köy şimdilerde 113 hanedir. Yeniköy “yeni” bir isim gibi görünmekle beraber hatırlayanlar köyün isminin eskiden beri Yeniköy olduğunu belirtmekteler. Ben de şömine için odunu bu köyden alırım. Oduncunun biri kız biri oğlan iki çocuğu İstanbul da üniversite talebesi. Bir küçük oğlu var yanında, ortaokula giden. Onunla ve eşiyle beraber getirirler odunları, kamyonetlerine atlayıp. Çalışkan ve görgülü insanlardır.

        Köyün girişinde çok güzel Boşnak mantısı yapan bir yer var. Dedik orada bir mantı yiyelim. Arabamızı park ettik, bahçeye oturduk. Fakat hava oldukça serindi. Üşüdüğümü anladım ama yapacak bir şey yok, gözlemelerimiz ve mantımızı yedik eve döndük. Evde bir hapşırık bir öksürük, kırgınlık bir yandan.  Attık kendimizi yatağa. Ertesi sabah  sıhhi tablo biraz daha ağırlaşınca, korku dağları bekler, gittik mecburen hastaneye. Muayene, kontrol, ilaçlarımızı yazdılar ve sevkettiler şu  meşum hastalığın da testini yapmaya. Görevli ince bir çubuğu aldı, ağzımıza burnumuza soktu karıştırdı, zannettim o kıymetli zeka küpü beynimden numune parça alıyorlar. Dediler 24 saat izolasyondasın, evinde otur, e-nabızdan sana bilgi vereceğiz netice hakkında. Geldik eve, ilaçları almaya başladık. Hanım uzaktan uzaktan bana tuhaf tuhaf bakıyor. Neyse artık yatsıyı kıldık lahavleyle beraber yorganı çektik başımıza. Sabah ola hayrola. Sabah korka korka e-nabızı açtık telefondan. O da ne? Beynimden vurulmuşa döndüm. Bu nasıl bir felakettir Allah’ım?

          Ben iyisi mi konuyu anlamanız için detaylı izah edeyim. Şimdi mektebi sultaniden en yakın iki sınıf arkadaşımdan Vahdettin A’bem bizim en büyüğümüzdür, merhum Haluk ondan küçüktür, en küçükleri de benim. Vahdettin A’bem 64 olsa, Rahmetli ondan küçüktü, o da olur sana 63. Eh ben de en küçükleriysem demek ki 62 yaşındayım, diye avunup gitmekteydim. Lakin raporun sağ üst köşesine kocaman yazmışlar. Hastanın yaşı 64! Haydaaa? Yahu hadi beni geçin, bu hesaba göre Vahdet A’bem olur sana 66 yaşında. Ne zaman 66 ya bağladın Vahdet A’bey? Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Dedim ki Vahdet A’bem bu kadar yaşlanmış olamaz. Herşey sonunda “66” ya bağlanır ama onun da bir vakti merhunu var yahu! Tamam, anladık, devletsin, SSK sın, öyle her şey, her yere açıktan açığa yazılır mı? Hani ne oldu hasta hakları, hani insan hakları vardı? Çaaat diye yaz uluorta öyle heryere, oldu mu şimdi? Hiç mi düşünmediniz bu hastanın morali, psikolojisi ne olur diye? Yazıklar olsun. Başından belliydi zaten, bu hükümet bunu da yaptı sonunda.

          Hastalık geçti geçmek üzere, ama sırf bu yüzden attım kendimi yataklara, ses ettim Ayvaza, dedim ki ört ki ölem! Aklımdan şöyle sıcak bir duşun altında bir müddet dursam yaştan çeker miyim, düşer miyim 60 lara falan gibi tuhaf düşünceler geçiyor. Demek 65 yaşa gelince kanuni ehliyetini ispat için tam teşekküllü hastaneden raporu da bunun için istiyorlar dedim. Anam da sağ değil ki gitsem yatsam kucağına, aklını karıştırsam, desem ki : “ Ana ben ne zaman doğdum?”. O da dese ki “Guzuum ben seni 60 ihtilalinde, leylekler göç ederken doğurdu idim!”

Ha bu arada Kovid testim de negatifmiş, ne işe yarayacaksa?


SSS

Haldun Lengerlioğlu 7 Eylül 2021 Şile

(*)
T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI
TÜRK HALK EDEBİYATI BİLİM DALI
YÜKSEK LİSANS TEZİ İSTANBUL ŞİLE İLÇESİNE BAĞLI KÖYLERDE
FOLKLOR ARAŞTIRMALARI
Elif ŞENDUR İstanbul-2019
2501160880
TEZ DANIŞMANI
Dr. Öğr. Üyesi
Zehra HAMARAT
İstanbul-2019