Melih Düzenli den Yaban
Ördeği -
|
Sevgili Melih’ i en
son Sam Shepard’ın Aşk Delisi oyununda seyredebilmiştim. Taa 2006 da. Halbuki
birçok tiyatro oyununda ve sinemada sanatını icra etti. Bahane yok,
gidemedik, göremedik. Ne çok şey kaybettik. Maalesef zamanı geri çevirmek de mümkün
değil. Şimdilerde ise
pandemiler çağına düştük. Hayır hayır sadece virütik, mikrobik pandemiden
bahsetmiyorum. İnsanların sosyal medya ile güdüldükleri, kısa mesajlarla
yönlendirildiği, neyi sevip nelerden nefret etmeleri gerektiğinin empoze
edildiği sosyal pandemiler de buna dahil. Halbuki, hayat pandemilerimize
aldırmadan olanca hızıyla akıyor, hayatın neresinden heybemizi dolduracağımıza,
neyi soluyacağımıza bilinçli bilinçsiz
biz karar veriyoruz. |
|
|
Hayat tiyatro, tiyatro hayat değil miydi? Sahte korkularla akan hayatı, bir mihenk taşına vurmak bir ayarlamak gerekmez miydi? Kendimize bu yaşta ördüğümüz kozayı delmek? İşte bu duygularla, bir Galatasaray’lıyı, bir dostu, bir hayatı, Güre’deki münzevilikten çıkıp gelen kardeşimi başrolde görmek üzere Tiyatro Pera, Henrik İbsen’in Yaban Ördeği’ne bilet aldık. Aslında kendisi tarih vermemi ve davetiye göndereceğini israrla söyledi ama, seyirciliğimden taviz vermek gibi geldi bana davetiye ile gitmek. Evet tabi Melih için gidiyordum ama, bir taşla iki kuş, seyirci dediğin biletini kendi almadan tatmin olur mu? Duyan da zannedecek ki servet ödedim bilete. Emekli’ye 40.- TL, ama tiyatroya bilet alıp gitmenin zevki paha biçilmez!
Tiyatro Pera, Şişli de. Arkaya dolanıp, altındaki otoparka arabanızı
park edebiliyorsunuz. Biletinizi gösterince park ücreti de ödenmiyor. Fakat
esas ilginci, koltuklarımız sahne içinde idi. Tabi davetiye istemedik ama ,
gişedeki Hülya Hanım’a, ben Melih’in liseden sınıf arkadaşıyım, ön sıra olsun
demeyi de ihmal etmedik. Yani seyirci
olarak, Melih’e çaktırmadan torpilini de kullandık. Yukarıda ki resimde, solda
görünen yerden 10 cm yükseklik bile yoktu bizim sandalyelerde. Belli ki tiyatro
seyirci oyunun içinde olsun istemiş. Hatta ve hatta sandalyeler –bence- biraz
da alttan dürtücü ve rahatsız ediciydi. Seyirci, sinemada olduğu gibi, rahat koltuğuna
gömülüp, bana ne işte orada perde de bir şeyler oluyor, ben de izliyorum,
benden ne kadar uzak, rehavetine kapılsın istenmemiş.
|
Hatta bir ara Bay Werle yere düşünce, sandalye den fırlayıp, açılın ellemeyin arkadaşımı diyesim bile geldi. Tabii Bay Werle dememe gülümseyeniniz olmuştur. Hayır, hayır bunu sizi gülümsetmek için yazmadım. Ben de biliyorum, Bay Werle’yi oynayan Melih’ dir. Ama Bay Werle, hem konumu, hem durumu, hem yaşı, hem geçmiş sırları, hayatı, düşündükleri aynı bize benziyor. Bir de canlandıran Melih olunca, sandalyeden fırlayıp koluna giresim geldi. |
Yaban
Ördeği’nin konusu aslında tam da bizim çağımıza, yaşımıza uygun düşüyor. 1900
lerde Kuzey Avrupa da yaşanıp geride kalanların, bizim şimdilerde yaşıyor
olmamız çok dikkat çekici. Burjuvazi 1884 te de üretim ve sermayeden gelen
gücünü, zenginliğini istismar etmiş. Tuhaf olan bizim bir yüzyıl sonra bunları
yeni yeni görüp yaşıyor olmamız. Ne kadar da benziyor şu anda yaşadıklarımıza. Ama
bir Henrik Ibsen de bizden çıkar mı? Kimbilir?
Fakat Sevgili Melih’in çok başarılı bir şekilde canlandırdığı Bay Werle, ilerlemiş yaşıyla, bir günah çıkarma, kendini affettirme telaşı içinde. Bazen ben de kendimi bu telaş içinde buluyorum. Tabi ki Werle nin sermaye ve burjuvazi destekli günahlarıyla benim ki kıyaslanamaz bile. Benim ki biraz 64 yaşın getirdiği, bir hacı amcanın geçmişine bakıp ince bir muhasebe, neyi yanlış yaptım, nerede yanlış yaptım, tamir edebilir miyim telaşı.
Fakat, şu
bizim neslin bir ömrüne sığanlar, daha önce bu gezegende hiç yaşanmadı ve bir
daha da yaşanmayacak. Lambalı radyodan, dünyada ki her türlü yayına anında
ulaşılabilen internete ulaştık. Bütün izmleri, ideolojileri bitirdik. Bütün
sanatsal akımlardan haberimiz oldu ve hepsine bir şekilde eriştik. Bizim hayata
başladığımız yerden bugüne kadar ömrümüze sığanların hacminin devasa büyüklüğü, başdöndürücü sürati ve artık dayanılmaz ağır mı ağır bir yük haline gelen kesafeti, bundan sonra gelen hiçbir
nesilde olmayacak, olması da mümkün değil.
Melih’in oyunculuğunu değerlendirmek ne
haddime! Ama ben Melih’in oyununda kendimden bir çok şey buldum. Gençliğin
gerçekçiliğiyle, olgunluğun, tecrübenin, bilgeliğin iyileştirici gücünün
karşılaştırmasını gördüm. Hem kuzum nedir şu bizim gençlerde de var olan kendinden
yaşça çok büyük olan yakınlarını acımasızca ve ne pahasına olursa olsun,
acıtıcı bir şekilde tenkit etme hevesi? Evet, Bay Werle’nin geçmişinde bir çok
hatalar yaptığı su götürmez bir şekilde ortaya konuyor oyunda. Ama,
yaptıklarından duyduğu pişmanlığı, bunu tamir etme isteğini görmezden gelmek
mümkün değil. Bu çabayı katı bir gerçekçilik adına baltalamaya çalışmak, illa
gerçeği anlatacağım diyerek, züccaciye dükkanına dalan bir fil misali
insanların hayatlarına dalmak? Kendi hayatındaki eksiklikleri, yanlışları
sanki babadan, aileden tevarüs etmiş gibi başkalarını suçlamak? İllâ Yaban Ördeği’ni öldürmek!
Ben Bay Werle ‘den yanayım. Gayet net ve açık. Melih’in muhteşem oyunu bunu söylememde çok etkili tabii ki. İnkar etmem. Kemal Tahir’ in “Gerçekçilik kitap okuyarak elde edilir bir marifet değildir. Gerçekçilik insan ve toplumun bir ileri basamağıdır. Basamağa erişmek, gerçekçiliği işe yarar hale getirebilmek için insanoğlunun yalnız şuuruyla gerçekçi olması yetmez, şuuraltıyla da gerçekçi olması şarttır, çünkü gerçekçilik insanoğluna, rahatça düşündüğü gevşek zamanlarda değil, şuuraltıyla, refleksleriyle hareket etmesi gerekli sert, gergin, hızlı zamanlarda işe yararlı olabilmelidir. Gerçekçi olabilmek çok zordur. Çünkü bir kez elde edilince sürgit kullanılmaz; her durumda gerçekçiliği yeniden elde edip geliştirmek gerektir.” i bir kez daha, kendime daha çok tiyatro izlemeliyim telkininde bulunarak, idrak etim.
Bir de
eşimin söyledikleri var. Sadece 2 oyunda gördüğü ( ki biri taa 2006 yılında
idi.) Melih’le hal ve tavırlarımız
birbirimize çok benziyormuş, ki bilen bilir ne kadar farklı olduğumuzu. Ama o
akşam Melih mi Bay Werle’ ydi, ben mi Melih’tim, Bay Werle mi bendim, diğer
oyuncular nasıl bu kadar bana yakındı, eşim kimdi, oğlum neredeydi, kızım ne
derdi, aklım karman çorman oldu. Sevgili Melih’in oynadığı, insanı düşüncelere
gark eden bir oyun seyrettik bu kesin.
Velhasıl
25 Aralık 2021 günü Norveç’in kuzeyinde,
aklımıza Melih Düzenli’nin oyunuyla “aurora borealis” kaçtı. Hala bütün gizemiyle gezinip duruyor
beynimizin kıvrımlarında.
Ne güzel yazmışsın,cok keyif aldım okurken
YanıtlaSilÇok sevindim keyif almana ve yorumuna. Teşekkürler.
YanıtlaSilKalemine sağlık. Sağ ol.
YanıtlaSilHarika, keyifle okudum, keşke ben de gidebilsem.
YanıtlaSilKalemine sağlık. Seyretmemek bizim suçumuz. Telafi edeceğim en kısa zamanda.
YanıtlaSilTeşekkürler yorumun için Levent. Evet gitmek lazım. Çok şey katıyor yaşama sevincimize.
YanıtlaSilMelih'i izlememiz lazım. İhmal etmişiz.
YanıtlaSilHatırlattığın için sağol.
Ne güzel yazmışsın...
YanıtlaSil