7 Ocak 2020 Salı

Bir çocukluk hatırası veya Medya'nın gücü.(!)





Bir çocukluk hatırası veya Medya'nın gücü.(!)


Eskiden Denizli ye giderdik yazları tatilde. Denizli deyince hep anamın muziplikleri gelir aklıma nedense. Mesela her seferinde anam rahmetlik, her sene gelişip değiştiğim ergenlik yıllarımda, Denizli ye her gittiğimizde, hepsi gelinlik kızları olan teyzelerimin bağlarının kapısına beni gönderir, "Tanımazlarsa teyzene bizim köpek buraya balta getirdi mi ? diye sor."  derdi. O zamanlar bilmezdim işin aslını. Ama tiyatrosever anamın isteklerini de tartışacak güçte değildim. Yazık teyzelerim, hersene boy atmış saçı sakalı karışmış yeğenlerini tanıyamaz, bir telaş, geç oğlum geç bak bakalım der, 1-2 dakika sonra arkamdan annem kahkahalarla içeri girerdi. Çok sonra öğrendim ne demek olduğunu. Meğer Denizli de bağ ve bahçelerde onca yazlık işler arasında, yuva kurmaya matuf kız görmek için uydurulmuş bir usulmüş, "bizim köpek buraya balta getirdi mi?" şifresi. 

Ilkokul bire ya  gidiyordum ya da henüz okula başlamamıştım. Özellikle bağ bozumu zamanı cok şenlikli olurdu Denizli. Bir sürü bağımız vardı. Dayılarımın, teyzelerimin, dedemin, babamın, amcalarımın vesair. Bu bağların her birinde de muhakkak, bağ bozumunda kullanılmak, şıra koymak veya sirke kurmak uzere üzerleri işlemeli bir sürü de küp olurdu. Ben küçükken boyumdan çok daha büyük pişmiş kızıl topraktan küplerdi bunlar. Kullanma zamanları  gelene kadar hepsi boş durur aman kırılmasın diye de itinayla saklanırdı. 

Bir de ahşap bağ evlerinin zeminine gömülü, muhtelif ahşap kalaslarla sıkıca etrafı tutturulmuş ve kapaklı olanları vardı ki bunlar daha çok içme suyu saklanması için kullanılırdı. Evlere borularla şehir suyu gelene kadar çok işe yarıyorlardı. Dedem "Ohoooo hiç küpün suyu gibi değil şu buzdolabından gelen su. Doldurun yahu şu küpü ! " dese de evin idaresini yaptıkları üretim ve işle çoktan ele geçirmiş hatun milleti ekstradan iş çıkaracak olan bu küpe su doldurma işine pek sıcak bakmazlardı. Biz de teyze çocukları, amcazadeler bu su küpünde oyun oynar, saklanır hatta bazen içinde uyurduk bile. Bu küpün içine girdiniz mi akustik sebebiyle evdeki en küçük çıtırtı bile duyulur kimin nereye gittiğini neler yaptığını biraz da hayal gücünüzle tahmin edebilirdiniz. Iyice azıp kudurduğumuz zamanlarda küpün bu akustik gücünü de iyice bellediğimizden, pek sevdiğimiz bir muzurluk icat etmiştik. O da bu ahşap evin tabanına gömülü, kalaslar arasına raptedilmiş bu küpün kapağını açarak, özellikle herkes öğle uykusunda iken, içine doğru sesli bir şekilde yellenmekti. O ses küpün içinde yankılanır, kalaslar arasında sanki toprağın altından bir canavar bağırıyormuşçasına ahşap olan bütün evi titreşimli uğultulara garkederdi. Bunu ilk keşfettiğimiz zamanlarda kıs kıs gülerek etrafa kaçışır. Büyüklerin bu konudaki yorumlarını dinlerdik. Onların söyledikleri bizi çok daha güldürürdü. Yok efendim Denizli deprem bölgesindeymiş , deprem yakın olduğunda yerin altından böyle uğultular gelirmiş, her an şiddetli bir deprem olabilirmiş, yok yerin altındaki su yer değiştiriyormuş şeklindeki ilmi ve fenni yorumlardan tutun da yecüc mecüc ün yeryüzüne cıkmak icin hazırlık yaptığına, yaradanın insanlari doğru yola sevketmek icin bazen böyle yerin altından sesler gönderdiğine kadar dini yönlendirmeler dahil her türlü komik tuhaf yorum yapılırdı.

Taa ki yaşı bizden küçük olan teyze oğlu boş küpe yelleneceğim derken yediği incirlerin üzerine içtiği kuyu suyunun da etkisiyle kısa pantalonunu tıka basa leş gibi doldurasıya kadar. Tabii sonrasında teyzemden yediği paparayla bütün foyamızı da ortaya döküverdi. İcad ettiğimiz bu muzurluk neticede gayet pis kokulu bir şekilde ortalığa saçıldı. Evin yaşlıları, teyzemler, hemen aile mahkemesini kurup hepimizi bağın en ağır işlerinde çalışma cezasına, her birimiz, birisine zimmetlenmek suretiyle çarptırıverdiler. Fakat hadisenin başından beri yapılan saçma sapan yorumlara sürekli muhalefet eden, bu yuzden de teyzelerimin ve dayılarımın "Aman, bunu liselerde okuttunuz da başımıza vükela kesildi." tenkitlerine maruz kalan rahmetli anacığım kahkahadan kırılarak, tüm akrabalarla yaptıkları yorumlar sebebiyle bütün yaz dalga geçti durdu.

Yaşım ellibir. Şimdi ne zaman bir yerlerde bir boş küp görsem şöyle bir karnımı yoklarım, ama bir türlü ne yapacağıma karar veremem, utanırım sıkılırım, bulduğu her vasatta ses çıkarma isteğinin dayanılmaz hafifligi ile altına kaçırma ihtimalinin tehlikeli ızdırabı arasında kalakalırım. Ama boş küpe yellenir gibi sırf ses çıkarmak için konuşan birilerini gorünce de dayanamam, henüz bilmesem de gelecek yorumları düşünür kıs kıs gülerim rahmetli anacığıma da bir fatiha göndermeyi ihmal etmeden.

Lütfen Yorum Yapmayı Unutmayınız!

Nisan 2008 Bulgurlu İstanbul.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder