7 Ocak 2020 Salı

İnsanlık ölmüş !




İnsanlık ölmüş !             

“Dün gece yolda giderken çok komik bir şey oldu.” diye başlamak isterdim aslında hikayeye. Ne diyeyim insanlar insanlıktan çıkmış bir kere. Şimdi biliyorsunuz ben gündüz çalışıyorum ve vaktim olmadığından diyetisyenin tavsiyesine uyup ancak akşamları evin yakınındaki parkta  tempolu yürüyüşlere çıkıyorum. İşte bir 5 km yürüyüp eve dönüyorum. Neyse, dün gece yine aynı yerde yürüyorum, bir yandan da ertesi gün Tiyatro dersinde hoca bir  ödev verdi bir hikaye yazılacak ne yazsam acaba diye düşünüyorum derken çimenlerin üzerinde bir aile dikkatimi çekti. Her hallerinden turist oldukları belli ama hangi millet çıkaramadım. 3 üncü turu atıyordum ki ileride ailenin yolda yürüyerek uzaklaştığını gördüm, önden gidiyorlar, kızları da yavaş yavaş arkalarından toparlanıyordu. Hava bana göre serin ama haspamın üzerinde bir minicik blucin şort, altında fileli bir çorap, üstünde kolsuz bir bluz var. Kalktı yavaşça yerden silkelendi falan her iki elini de şortunun arka ceplerine soktu, gerindi sonra da ellerini arka cebinden çıkarıp ailesine yetişmek üzere çimlerin üzerinden yürüyerek yola doğru çıktı. O esnada arka ceplerinden ellerini çıkarırken kızın çimlerin üstüne bir şey düşürdüğünü farkettim. Çimlerin üzerine çıkıp bir baktım yerde bir yüz dolar. Hemen eğilip iki elimle aldım şöyle bir açtım banknotu ve henüz 3-5 adım uzaklaşmış olan kıza gayri ihtiyari seslendim.
 “Matmazel, matmazel!”
Kız durdu ve dönüp bakınca da
 “ kam hiyır pliz!“ i de patlattım hemen. Kız bir mana veremedi ama bir güvercin ürkekliğiyle yanıma kadar çimlerin üstüne geldi. Ben de yerde bulduğum yüz doları fare tutmuş sarman kedi edasıyla gülümseyerek kendisine uzattım.
Biraz şaşkın bir ifade ile :
“Vat iz diz?” dediğini hatırlıyorum şimdi.
Dedim ki :
“Matmazel, Yu hiyır,” dedim.  Yani İngilizce bilmeyen vardır aranızda,  olabilir herkes benim gibi bilmek zorunda değil, Matmazel, Yu hiyır, sen buradaydın demek. Şortunun arka ceplerini işaret ederek iki elimle onun ellerini arka ceplerine sokup çıkarırken ki hareketlerini taklit edip, parayı nasıl düşürdüğünü, yere iki dizimin üstüne düşerek çimlerden 2 elimle 100 doları nasıl aldığımı gösterip, “Yu, fol davn, end –elimdeki yüz doları sallayarak işte bu dercesine- ley davn on dı gras, handrıd dolars.” Yani “sen düşürdün ve bu 100 dolar çimlerin üzerinde duruyordu.”
Dedim mi? Dedim!
Eee yani sultani de meşhur hocaların hocası rahmetli Katır Behiye Hanım dan öğrendik İngilizceyi.  Gün işte bugün gece bu gece. Kendimle de gurur duydum yani.  Fakat garibim demek ki İngilizcesi benim kadar iyi değil.
“No, no,no,no, no!” diyerek 100 doları almadan gitmeye kalkıştı ama ben iyiliği yarım bırakacak insan mıyım canım? Tuttum kolundan aynı şeyleri bu sefer tane tane tekrarladım, arka cebinden ellerini çıkarırken  paranın nasıl düştüğünün hareketlerimle taklidini yapıp, elimdeki 100 doları ona doğru sallayarak :

“Yu, fol davn, end  ley davn on dı gras, handrıd dolars.” Yani gene anlamayan varsa tercüme ediyorum “sen düşürdün ve bu 100 dolar çimlerin üzerine serilmişti.” Dedim mi tekrar? Evet aynen dedim.

Neden bilmem kız ın gözleri faltaşı gibi açıldı aniden  boştaki eliyle bir tokat attı bana, gözümde şimşekler çaktı. Ne olduğunu anlamadan kaçmaya başladı ama bir yandan da eliyle bana iki parmağını oynatıp zafer işareti yapmayı da ihmal etmiyor. Tokadı yediğine mi yanarsın, elin gavurunun bir de zafer işareti yapıp dalga geçtiğine mi yanarsın hemen peşinden seğirttim. O kaçıyor ben peşinde elimde 100 doları sallıyorum “Matmazel dur kaçma!” diyerek. Etraftan millet laf atıyor, yaşından başından utan diyen mi ararsın, bir de koca sakalı var utanmazın diyen mi ararsın neyse aldırmadım. 
Koşturmaca kızın ailesine yetişip babası olduğunu tahmin ettiğim adamın arkasına saklanmasıyla son buldu. Adam elindeki kamerayı kaldırıp bana saldıracakmış gibi yapınca,
“Mösyö.” Dedim “Mösyö”  “Hoop! Van minüt!” yani bunu tercüme etmeme gerek yok herhalde değil mi , Başbakan cümle aleme öğretti siz anlamadıysanız ben bir şey demiyorum.
“Mösyö.” Dedim “Mösyö”  “Van minüt!”…
“Yor görl on dı grass, hends in popo pokets of hör şort, teyk of it, fol and ley davn on dı gras! Handrıd dolars!” Yani İngilizce bilmeyenler için tekrar söylüyorum, şöyle diyorum aslında :  senin kız çimlerin üstündeydi, elleri şortunun kıç cebindeydi, çıkarırken 100 dolar düştü ve çimlerin üstüne serildi.” Diyorum yani. Yine iki dizimin üstüne düşüp iki elimle doları yerden nasıl aldığımı gösterip, adama doğru elimde ki banknotu salladım ve “100 dolars!” dememle bu sefer çeneme sol kroşeyi yemem bir oldu. Kendimden geçmişim. Kendime geldiğimde etrafımda bir kalabalık, yuh utanmaz diyenler bir taraftan, sakalından utan diyenler öte taraftan, burnumdan tuzlu tuzlu kan geliyor o öbür taraftan, ne olduğunu anlayamadım. Derken turistlerle onların dilinden konuşan bir genç yanıma gelip;                                                                                           
“Amca utanmıyor musun?”                                                                                                                                                        
deyince can havliyle ayağa fırlayıp                                                                                                                                                     
“Ulen!” dedim. “İnsanlık ölmüş be! Gavura yardım eden de kabahat!”

O genç                                                      
“ne yardımı yahu?”  diye cevap verdi;
Aynı şeyleri bu sefer ona tekrarladım.
“Çocuğum,”  dedim, gene hareketlerimle tarif ederek,
“bu kız çimlerin üstündeydi. İki elini şortunun arka ceplerinden çıkarırken yere 100 dolar düşürdü,  yerden aldım, kendisine vermek istiyorum, kızından tokat babasından yumruk yiyorum, Ulan dedim bir daha gavura insaniyetlik edersem ben de gavur olayım!”      

Çocuk koşup kızın babasının yanına gitti ona kendi diliyle bir şeyler anlattı, adam kızına bir şeyler söyledi, kız gene ellerini şortunun arka ceplerine sokup bir şeyler aradı birden bir şey hatırlamış gibi zıpladı. Babası olacak adama bir şeyler söyledi. Sonra koşarak yanıma geldi, Türkçeye benzeyen bir ifade ile  "teşkur ledarim, ozurur dillar ."  diyor ama ben de ne duyacak kulak, ne de görecek göz kalmamış. Babası geldi, çocuk çok özür dilediklerini yanlış anladıklarını söyledi ama ben yüz doları suratlarına çarptım ve ayrıca şöyle sunturlu bir küfür ettim olayı yeni anlamış olan mahcup kalabalığa doğru orta yere içimden, ve tam yürüyüp gidiyordum ki bir 100 metre sonra kız koşa koşa peşimden geldi. Kulağıma eğildi, önce boynuma sarılıp, öpecek, özür dileyecek falan sanırken yine eliyle parmaklarını oynatıp  zafer işareti yaparak, ağzı kulaklarında sırıtıp “kam morning  hiyır tu handrıd dolars onli for yu !” Demesin mi, tekrar tepem atıverdi. Ulan biz Beyoğlu kaldırımı çiğnemiş adamız. Ne zarfçılar gördük. Bir zarfa 20 lira koyup yolun ortasına atarlar sonra sen bulunca bunun içinde 200 lira vardı deyip artık ne sızdırırlarsa. Yer miyiz ulan biz? Kaçın kurasıyız?  Aklı sıra ben 100 dolar değil 200 dolar düşürdüm de yarın sabah yalnız gel ve paramı buraya getir diyor. Sarılmışım gırtlağına, kızı zor aldılar elimden. Polis ekip arabası geldi, doğru semt karakolu. Komşumuz Komiser Kazım Bey şaşkın suratıma bakmakta. Ona da anlattım her şeyi tane tane. Sonunda o da kahkahayı koyuvermesin mi? Tepem gene attı ama yahu surat Çarşamba pazarına dönmüş, naçar kan revan içinde beni arabayla eve kadar gönderdi Komiser Bey.  Gavurları da alıkoydu karakolda.  Neme lazım gene de adamın hakkını yemeyelim. Ama memur çocuklar arabada “Amca manita parayı nasıl düşürdü? Sen nasıl aldın? Sonra senden nasıl 200 dolar istedi? Bir daha anlatsana?” deyip deyip bir yandan bana olayı tekrar tekrar anlattırıp kıkırdarlar, tansiyon yerle bir olmuş öte yandan, o vaziyette eve geldim. Yüzümü gözümü görünce, benim kaşık düşmanını, aldı mı bir telaş, “Gözü körolmıyasıca, gene kimlerle dalaştın?” diyerek. Sükûnetimi muhafaza etmeye çalışarak aynı şeyleri ona da anlattım. Anlatırken arada ağzını tutarak pıhkırıyor ama sözümü de kesemiyor, lafım bitince çalkanmış gazoz şişesi gibi patlayıp kahkahalarla kendini banyoya attı. Kahroldum kaldım oracıkta.   Üstüne üstlük bir de tek sporumuz yürümeye gitmeme ambargo geldi mi içişleri bakanından? İnsanın 40 yıllık yol arkadaşı da kendisini anlamazsa kim anlar yahu? Şimdi arkadaşlar, herkes tekrar tekrar anlattırıp gülüyor, işte size de anlattım,  Allah aşkına soruyorum bir insaniyetlik yapalım dedik,  söyleyin bunun neresi komik? 



Lütfen Yorum Yapmayı Unutmayınız!
Lenger

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder