İnsanlık ölmüş !
“Dün gece yolda giderken çok komik bir şey oldu.” diye başlamak
isterdim aslında hikayeye. Ne diyeyim insanlar insanlıktan çıkmış bir kere.
Şimdi biliyorsunuz ben gündüz çalışıyorum ve vaktim olmadığından diyetisyenin
tavsiyesine uyup ancak akşamları evin yakınındaki parkta tempolu
yürüyüşlere çıkıyorum. İşte bir 5 km yürüyüp eve dönüyorum. Neyse, dün gece
yine aynı yerde yürüyorum, bir yandan da ertesi gün Tiyatro dersinde hoca bir ödev verdi bir
hikaye yazılacak ne yazsam acaba diye düşünüyorum derken çimenlerin üzerinde
bir aile dikkatimi çekti. Her hallerinden turist oldukları belli ama hangi
millet çıkaramadım. 3 üncü turu atıyordum ki ileride ailenin yolda yürüyerek
uzaklaştığını gördüm, önden gidiyorlar, kızları da yavaş yavaş arkalarından
toparlanıyordu. Hava bana göre serin ama haspamın üzerinde bir minicik blucin
şort, altında fileli bir çorap, üstünde kolsuz bir bluz var. Kalktı yavaşça
yerden silkelendi falan her iki elini de şortunun arka ceplerine soktu, gerindi
sonra da ellerini arka cebinden çıkarıp ailesine yetişmek üzere çimlerin
üzerinden yürüyerek yola doğru çıktı. O esnada arka ceplerinden ellerini çıkarırken kızın
çimlerin üstüne bir şey düşürdüğünü farkettim. Çimlerin üzerine çıkıp bir
baktım yerde bir yüz dolar. Hemen eğilip iki elimle aldım şöyle bir açtım
banknotu ve henüz 3-5 adım uzaklaşmış olan kıza gayri ihtiyari seslendim.
“Matmazel, matmazel!”
Kız durdu ve dönüp bakınca da
“ kam hiyır pliz!“ i de patlattım hemen. Kız bir mana
veremedi ama bir güvercin ürkekliğiyle yanıma kadar çimlerin üstüne geldi. Ben
de yerde bulduğum yüz doları fare tutmuş sarman kedi edasıyla gülümseyerek
kendisine uzattım.
Biraz şaşkın bir ifade ile :
“Vat iz diz?” dediğini hatırlıyorum şimdi.
Dedim ki :
“Matmazel, Yu hiyır,” dedim. Yani İngilizce bilmeyen
vardır aranızda, olabilir herkes benim gibi bilmek zorunda değil,
Matmazel, Yu hiyır, sen buradaydın demek. Şortunun arka ceplerini işaret ederek iki elimle onun ellerini
arka ceplerine sokup çıkarırken ki hareketlerini taklit edip, parayı nasıl
düşürdüğünü, yere iki dizimin üstüne düşerek çimlerden 2 elimle 100 doları
nasıl aldığımı gösterip, “Yu, fol davn, end –elimdeki yüz doları sallayarak işte bu
dercesine- ley davn on dı gras, handrıd dolars.” Yani “sen düşürdün ve bu 100 dolar
çimlerin üzerinde duruyordu.”
Dedim mi? Dedim!
Eee yani sultani de meşhur hocaların hocası rahmetli Katır Behiye Hanım
dan öğrendik İngilizceyi. Gün işte bugün gece bu gece. Kendimle de gurur
duydum yani. Fakat garibim demek ki İngilizcesi benim kadar iyi değil.
“No, no,no,no, no!” diyerek 100 doları almadan gitmeye kalkıştı
ama ben iyiliği yarım bırakacak insan mıyım canım? Tuttum kolundan aynı şeyleri
bu sefer tane tane tekrarladım, arka cebinden ellerini çıkarırken paranın
nasıl düştüğünün hareketlerimle taklidini yapıp, elimdeki 100 doları ona doğru
sallayarak :
“Yu, fol davn, end ley davn on dı gras, handrıd dolars.” Yani
gene anlamayan varsa tercüme ediyorum “sen düşürdün ve bu 100 dolar çimlerin
üzerine serilmişti.” Dedim mi tekrar? Evet aynen dedim.
Neden bilmem kız ın gözleri faltaşı gibi açıldı aniden
boştaki eliyle bir tokat attı bana, gözümde şimşekler çaktı. Ne olduğunu
anlamadan kaçmaya başladı ama bir yandan da eliyle bana iki parmağını oynatıp
zafer işareti yapmayı da ihmal etmiyor. Tokadı yediğine mi yanarsın, elin
gavurunun bir de zafer işareti yapıp dalga geçtiğine mi yanarsın hemen peşinden
seğirttim. O kaçıyor ben peşinde elimde 100 doları sallıyorum “Matmazel dur
kaçma!” diyerek. Etraftan millet laf atıyor, yaşından başından utan diyen mi ararsın,
bir de koca sakalı var utanmazın diyen mi ararsın neyse aldırmadım.
Koşturmaca
kızın ailesine yetişip babası olduğunu tahmin ettiğim adamın arkasına
saklanmasıyla son buldu. Adam elindeki kamerayı kaldırıp bana saldıracakmış
gibi yapınca,
“Mösyö.” Dedim “Mösyö” “Hoop! Van minüt!” yani bunu
tercüme etmeme gerek yok herhalde değil mi , Başbakan cümle aleme öğretti siz
anlamadıysanız ben bir şey demiyorum.
“Mösyö.” Dedim “Mösyö” “Van minüt!”…
“Yor görl on dı grass, hends in popo pokets of hör şort, teyk of
it, fol and ley davn on dı gras! Handrıd dolars!” Yani İngilizce bilmeyenler için
tekrar söylüyorum, şöyle diyorum aslında : senin kız çimlerin üstündeydi,
elleri şortunun kıç cebindeydi, çıkarırken 100 dolar düştü ve çimlerin üstüne
serildi.” Diyorum yani. Yine iki dizimin üstüne düşüp iki elimle doları yerden
nasıl aldığımı gösterip, adama doğru elimde ki banknotu salladım ve “100
dolars!” dememle bu sefer çeneme sol kroşeyi yemem bir oldu. Kendimden
geçmişim. Kendime geldiğimde etrafımda bir kalabalık, yuh utanmaz diyenler bir
taraftan, sakalından utan diyenler öte taraftan, burnumdan tuzlu tuzlu kan
geliyor o öbür taraftan, ne olduğunu anlayamadım. Derken turistlerle onların
dilinden konuşan bir genç yanıma gelip;
“Amca utanmıyor musun?”
deyince can havliyle ayağa fırlayıp
“Ulen!” dedim. “İnsanlık ölmüş be! Gavura yardım eden de
kabahat!”
O genç
“ne yardımı yahu?” diye cevap verdi;
Aynı şeyleri bu sefer ona tekrarladım.
“Çocuğum,” dedim, gene hareketlerimle tarif ederek,
“bu kız çimlerin üstündeydi. İki elini şortunun arka ceplerinden
çıkarırken yere 100 dolar düşürdü, yerden aldım, kendisine vermek
istiyorum, kızından tokat babasından yumruk yiyorum, Ulan dedim bir daha gavura
insaniyetlik edersem ben de gavur olayım!”
Çocuk koşup kızın babasının yanına gitti ona kendi diliyle bir
şeyler anlattı, adam kızına bir şeyler söyledi, kız gene ellerini şortunun arka
ceplerine sokup bir şeyler aradı birden bir şey hatırlamış gibi zıpladı. Babası
olacak adama bir şeyler söyledi. Sonra koşarak yanıma geldi, Türkçeye benzeyen
bir ifade ile "teşkur ledarim, ozurur dillar ." diyor ama ben de
ne duyacak kulak, ne de görecek göz kalmamış. Babası geldi, çocuk çok özür
dilediklerini yanlış anladıklarını söyledi ama ben yüz doları suratlarına
çarptım ve ayrıca şöyle sunturlu bir küfür ettim olayı yeni anlamış olan mahcup
kalabalığa doğru orta yere içimden, ve tam yürüyüp gidiyordum ki bir 100 metre
sonra kız koşa koşa peşimden geldi. Kulağıma eğildi, önce boynuma sarılıp,
öpecek, özür dileyecek falan sanırken yine eliyle parmaklarını oynatıp
zafer işareti yaparak, ağzı kulaklarında sırıtıp “kam morning hiyır tu handrıd dolars onli for yu !” Demesin mi, tekrar tepem atıverdi. Ulan biz Beyoğlu
kaldırımı çiğnemiş adamız. Ne zarfçılar gördük. Bir zarfa 20 lira koyup yolun
ortasına atarlar sonra sen bulunca bunun içinde 200 lira vardı deyip artık ne
sızdırırlarsa. Yer miyiz ulan biz? Kaçın kurasıyız? Aklı sıra ben 100
dolar değil 200 dolar düşürdüm de yarın sabah yalnız gel ve paramı buraya getir
diyor. Sarılmışım gırtlağına, kızı zor aldılar elimden. Polis ekip arabası
geldi, doğru semt karakolu. Komşumuz Komiser Kazım Bey şaşkın suratıma
bakmakta. Ona da anlattım her şeyi tane tane. Sonunda o da kahkahayı
koyuvermesin mi? Tepem gene attı ama yahu surat Çarşamba pazarına dönmüş, naçar
kan revan içinde beni arabayla eve kadar gönderdi Komiser Bey. Gavurları
da alıkoydu karakolda. Neme lazım gene de adamın hakkını yemeyelim. Ama
memur çocuklar arabada “Amca manita parayı nasıl düşürdü? Sen nasıl aldın?
Sonra senden nasıl 200 dolar istedi? Bir daha anlatsana?” deyip deyip bir yandan
bana olayı tekrar tekrar anlattırıp kıkırdarlar, tansiyon yerle bir olmuş öte
yandan, o vaziyette eve geldim. Yüzümü gözümü görünce, benim kaşık düşmanını,
aldı mı bir telaş, “Gözü körolmıyasıca, gene kimlerle dalaştın?” diyerek.
Sükûnetimi muhafaza etmeye çalışarak aynı şeyleri ona da anlattım. Anlatırken
arada ağzını tutarak pıhkırıyor ama sözümü de kesemiyor, lafım bitince
çalkanmış gazoz şişesi gibi patlayıp kahkahalarla kendini banyoya attı.
Kahroldum kaldım oracıkta. Üstüne üstlük bir de tek sporumuz
yürümeye gitmeme ambargo geldi mi içişleri bakanından? İnsanın 40 yıllık yol
arkadaşı da kendisini anlamazsa kim anlar yahu? Şimdi arkadaşlar, herkes tekrar
tekrar anlattırıp gülüyor, işte size de anlattım, Allah aşkına soruyorum
bir insaniyetlik yapalım dedik, söyleyin bunun neresi komik?
Lütfen Yorum Yapmayı Unutmayınız!
Lenger
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder