"Yeni başlayanlar için Kapital - Karl Marks"
Bana bir kitap reklamı geldi.
Zaten
hep şu dikkatimi çekmiştir. CHP si de, TKP si de, ÖDP si de en edebi lafi kim
soyler, en mevzun heykeli kim yontar, en baba resmi kim yapar, en güzel kim şiir okur tepişmeleri arasında
gündemi kaybetmiş vaziyetteler. Sağcıların alayı da bu sanat manat
işlerini akşamdan akşama pavyon muhabbeti gibi dinlerler, eğlenirler. Solcular
bohem zevksizliği içinde debelenirken en güzel kızları en güzel
evlerde en güzel dekorasyonda oturtur, gündüz manyak gibi dünya işlerine dalıp
malı götürürler. Tüm çalışanları da hani "komonist" olmasa da mutlaka
sosyal demokrattır. İşleri de halkın değerlerine saldırıp milleti sağcı
patronun kümesine doğru kışkışlamaktan öteye gitmez. Neyse bu ayrı
bir yazı konusu.
Oldukça mizahi bir durum var. Buraya almayacağım. Meğer koca Kapital başlı başına bir mizah kitabıymış da haberimiz yokmuş. Ama durun, güldürürken öğretiyor. Eğitici de yani. Gidin siteye okuyun artık bir zahmet. Bunlar da kesinlikle benim tabirim değil, bilginiz ola. Diyorum ki 1 er tane alıp eşe dosta düğünde bayramda seyranda doğum gününde hediye etsek bu hale düşmezdi koskoca Kapital. Mangalaştırılmışmış?. Vesubhanallah! Ben bu anime mangayı başka yerlerden de tanırım, ama nerden tanıdığım sizi ilgilendirmez.
Vah ki eyvah! Eyvah ki tüh tüh tüh... Yazık.
Ben de Moskova baskısı vardir Kapital'in, ingilizce . Rus konsolosluğundan binbir korku ile 1976-77 de mektepte okurken almiş idim. Yani hadi ordan be sen ne anlarsin demeyin. Hatta ilk cumlesi de aklimdadir: " Workers of the world, unite! You have nothing to loose but your chains!"
diyecektim ama o zaman bir kapital alana 1 manifesto bedava promosyonuyla verdikleri Manifesto nun da önsözü imiş meğer. Gerçi bu duruma bakıp aman ne entel dantel adam damgası da yemek istemem esasen. Hani bizim ki ideolojiden, entellikten felan değil. Düpedüz varolmanın dayanılmaz hafifliğinden. Şöyle kaldıracaksın yakasını pardösünün, duvar kenarından sinsi sinsi ilerleyeceksin, okul önünde simitçinin seni gözlediğini, gazete satıcılarının senin hakkında not alıp merkeze ilettiklerini, Beyoğlu manyağı kılığında sivillerin takip ve tarassutu altında taciz edildiğini, filistin askılarında , telefonların manyetosundan verilen elektrik akımını hayal ederek bir adrenalin şelalesi içinde Rus konsolosluğuna girip , kırmızı kaplı kızıl kitapları gazete kağıdına sarıp alıp çıkacaksın. Çaktırmadan okula sokacaksın, dolaba saklayacaksın. Sağcı arkadaşın görmeyecek vay komünist mi oluyorsun, davadan mı dönüyorsun; solcu arkadaşın görmeyecek vayy her şeyi öğrenip ajan mı olacaksın tehditlerine muhatap olmayacaksın. Kolay iş de değildir hani. Sent Antuvan kilisesinden mum aşırmanın kesmediği adrenalin bağımlılığına “goldın şat” gibi bir şey. Te be heyy! Nerden bileceksiniz siz bunu. Pley steyşın mı vardı o zamanlar.
Neyse ihtiyarladık ama gene de bırakmam ulan güzelim komo'nizmi komo'nistlerin eline! Asimetrik masimetrik, düşman müşman, Stockholm sendromu, derin bir bağ oluşmuş aramızda meğerse. Nasıl adrenallerim depreşti inanamazsınız. Buyurun, buyurun okuyun, yazıklar olsun hepimize. Ne günlere kaldık ey gazi hünkâr, kapital manga olmuş, kimler defterdar!
Neyse taktım ben bu yeni başlayanlar lafına. Hani sosyalleşme çabası içindeki yeni yetmenin "Eee? Ben pilates e gittim, biraz yelken de yaptım, satranç da biliyorum, o zaman bir Kapital kusur kalmıştı parmaklamadığım ona başlıyayım ama aniden ağır gelmesin ufak ufak başlayalım." ına muhatap bir şey demek ki bu Mangalaşmış kapital. Kendilerini mürşit yerine koyup aydınlatmacılığa soyunanlar da herhalde şöyle düşündüler. Peki tamam hiçbir şey için çok geç sayılmaz, evet eskisinden bir bok anlamadı terbiyesizler, İngiltere’de de beceremediler gitti. Madem İngilizlere anlatamadık, bir bakalım siz yenilerde deneyelim şansımızı. Yenisiniz ya, pek de ağır olmasın şöyle hafif hafif çizgi roman şeklinde başlayalım, anime mangalardan bir alışkanlık vardır zaten, yormasın sonra daha kalın bir şeye geçeriz. Olmadı bir George Politzer Felsefenin Başlangıç İlkeleri patlatırız. Ama bu sefer yağma yok, öyle boktan tercümelerle kafa öpmelere son. Bu sefer trafik işaretleri ile kolay anlatım. Aman siz zorlanmayın, her şeyi yavaş yavaş öğreteceğiz size. Yahu ne çekmiştim bu George Politzer‘ den. Okumasan lümpen olacaksın, parti kızacak ; okusan bir şey anlamadım desen herkes anlamış ama sen anlamamış geri zekalı durumuna düşeceksin. En temizi okuyup anlamış gibi yapmak ama ben oku oku bir şey anlamadım ve anlamadığımı da dışa vurdum. Netice: yahu lanet olsun içimizdeki ideolocya sevgisine deyip beni aralarına kabul etmedi yoldaşlar. Eee biz de boyalı kuş gibin' nasyonalist felsefeye vurduk kendimizi? O kolay bir şey, yok öyle kitap okumalar falan. Yahudileri sevmiyorsun, Atatürk ü çok seviyorsun, Nutuk'u okumana falan da gerek yok, vatanı milleti çok seviyorsun, bir de lider ne derse he diyorsun. Çok kolay. Ha nedir lan o nasyonalcilik derseniz bildiğiniz ulusalcılık canım, yerseniz.
Bu nedir yahu? Neye başlıyoruz da yeni başlıyoruz.? Eskiden başlamış da alışmış olanlara dozaj hafif mi gelir ? Okuyamayacak mıyız? Hani siz artık kaşar olmuşsunuz bu sizi kesmez bu yeni yetmeler için ufaktan alışsınlar ama, aniden çarpılmasınlar. Ama tehlikeli tarafı da yok değil bu yaklaşımın ya anlarlarsa okuduklarını? Bu işin raconu okuduğunu anlamamaktan geçer. Bu ideolojik işlerde eleman okuduğunu anladığı anda iş biter. O yüzden bizde lümpen proletarya okumaz iman eder, tenten proletarya ise okur ama okuduğundan her biri başka bir şey anladığı için 85 bin fraksiyona bölünürler. Gerçi anlayanların da çok derin şeyler anladıkları gün gibi açıktı bir zamanlar, benim anlamazlığım gerzeklikten. George dan felsefenin temelini kapan inşaata başlıyor kısa zamanda felsefenin gecekondusunu yapıp üstüne 5. fraksiyondan kaçak kat bilem çıkıyordu. Zaten sonradan anlaşıldı bendeki eksiklik. Ben dislektik ve uzun yazı okuma özürlü imişim meğerse. O yüzden şimdi görsel anime manga yapıyorlar. Haydi bakalım hayırlısı, bu sefer kesin anlarım inşallah da 52 yaşımda hala boyalı kuş olmaktan kurtulur normal kuzgunların arasına dönerim. Amin!
Bir de bu "Das Kapital" veya George Politzer i okuyanlar onu böyle pazar dergisi veya cumhuriyet gazetesi ile kaplanmış olarak okurdu. İşin usulü buydu o zamanlar. Öyle kitapları, mizanpaj sız kapağı açıkta okumak büyük mürüvvetsizlik sayılırdı. Hani gören olursa kapağını okuyup canları çekip de bir yerleri şişmesin bir şey olmasın, onun için ne olduğunu anlamasın misilli, gizli gizli okunurdu kenarda köşede. Entel bir havası da vardı tabi, esrarengiz karizmatik bir hava verirdi etrafa öyle gazete kağıdına sarılı kitap okumalar. Tütün gibi, kiloluk şarap gibi kafa yapan bir şeydi mübarek. Gençler özenip de başlarını belaya sokmasınlar terbiyesiyle şarap bira ve kitap da kese veya gazete kâğıdına sarılı olarak tüketilirdi o zamanlar. Bugünlerde kitaplar pek bir açıldı saçıldı ama şaraplar ve biralar kese kâğıdında parklarda mesture geziyorlar. Bir de okuyanların ayrıca yüzlerine bütün ezilen dünya işçilerinin kekremsi acı ifadesini yerleştirmesi de adettendi ve kitap bitene kadar da öylece kalırdı. Gerçi bu kitap yeni ufuklar açtığı için mi olurdu yoksa gri hücreleri aşırı zorlamadan mı meydana gelirdi pek anlayamadım ben. Dedim ya pek zeki biri değilim esasen. Çünkü ben zorlanırken zorlanırken aks kesmiş, netice de tam tersi bir kulvara yuvarlanıp, siyasi eğitim zayiatı boyalı kuş olarak olarak kayıtlara da geçmişim kendiliğimden.
Kalin saglicakla,
Nüktedan ve okutan bir yazı
YanıtlaSilEline sağlık zaman zaman güldüm.
YanıtlaSilKonuyu çok güzel anlatmışsin,Muzaffer İzgü okuyorum sandım.Bravo